Felsefe, bir düşünme biçiminin çıktısındaki kavram araştırması sonucu ortaya çıkan bir bilgi türüdür. Kavram araştırması yapmak için bir olayı değil geneli ya da daha doğru bir söyleyişle evrensel sonuçları ele almamız gerekmektedir. Örneğin demokrasi kavramını araştıran bir filozof, genel ve evrensel demokrasi kavramının tanımına ulaşmaya çabalamıyorsa felsefeye göre spekülatif bir bilgi edinimi sağlamış olur. Felsefenin tanımını yaparken çokça içi boş cümleler kullanılır. Bunlardan bazıları; “Felsefe, soru sorma sanatıdır.”, “Felsefe, tuzu kuru insanların yapacağı bir iştir.”, “Felsefe, düşünmektir.” olarak sıralanabilir. Bu söylemlerin bazıları kısmi olarak doğru olsada felsefenin tanımını yapmak için yeterli tanımlamalar değillerdir. Her şeyden önce felsefe, bir düşünme biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Bu düşünme biçimi ardından dile getirmeyi; eğer bilgisel bir etkinliği amaçlıyorsa, bilgiyi ortaya çıkarmaktadır.
DÜŞÜNME – BİLGİ / DİLE GETİRME
Felsefi Tanımlama Yolları
Felsefi düşünme biçimi ardından bilgiyi getirir. Düşünme ve bilgi, dile getirme iç içe geçmiş birbirine bağımlı süreçler sayılmaktadır. Doğru bilgiye ulaşmak için felsefe aşağıdaki şablonu kullanmaktadır:
Bilen – Bilinen => Bilgi
(Özne) (Nesne)
Örnek: Doğruluk kavramının felsefi tanımlamasını yapmak isteyen bir araştırmacı, felsefenin Bilen – Bilinen=> Bilgi şablonunu göz önüne alarak araştırmasını yapması gerekmektedir.
Kısaca, felsefe başlığı altında araştırılması yapılan her konunun bu şablonda yer edinmesi gerekmektedir. Eğer düşünme biçiminiz felsefi ise yukarıdaki şablona göre çıktı sağlamanız gerekmektedir. Örneğin bilimsel bilgi araştırması yapıyorsanız bilgi, yani çıktı ile bilinen (nesne) arasında bir çelişki olmaması gerekmektedir. Ancak bu şekilde felsefi bilginin doğrulu kanıtlanır.
Bilen – Bilinen => Bilgi
(Özne) (Nesne)
- Felsefe tekil grupları göz önüne almaktadır. Yani zihin felsefesi yapmak isteyen bir filozof zihin ile ilgili bilimsel grupları göz önünde bulundurarak araştırmasını yapmalıdır. Bilinen yani nesne araştırması yapmadan ortaya konulan bilgi güvenilir olmadığı için filozofun zihin araştırmasıyla ilgili bilim alanlarında (Biyoloji, Nöroloji, Psikoloji, Frenoloji vb.) araştırma yapması beklenmektedir.
- Zihin felsefesi hakkındaki tanımlamasının doğruluğunu kontrol etmek isteyen örnekteki filozof her yaptığı alan araştırmasında bilinen ile bilgi arasındaki çelişkiyi kontrol ederek görüşünü belli etmesi gerekmektedir.
Felsefi tanımlar değişkenlerle olmaktadır. Bir konu hakkında tanımlama yapmak istiyorsak o konuya birden fazla yerden yaklaşmamız gerektiğini yukarıdaki zihin felsefesi için araştırma yapmak isteyen filozof üzerinden vermiştik. Örnekte vurgulamamız gereken nokta tek bir şey (değişken) üzerinden tanımlama yapmak doğru değildir. Nesnel şekilde bir çalışma alanı ortaya koymak istiyorsak birden fazla alanla ilgili değişkenleri kullanmamız gerekir.
Felsefenin yapmış olduğu kavram araştırması zaman içerisinde değişebilir, genişleyebilir veya daralabilir. Önemli olan kavram araştırmasını yaparken felsefi şablona göre yapıp görüş belirtmek olmalıdır. (Örneğin Aristoteles’in kullandığı yurttaş kavramı yalnızca savaşçılara denilirken puanda aynı toprağı paylaşan insanlara denmektedir.)
Felsefi Tanımlamanın Özellikleri:
- Felsefe kelime bilgiseldir. (Etimolojik çözümlemesi).
- Günlük sorulara felsefi soruların karşılaştırılması.
- Felsefi söylem çözümlemesi.
- Diğer etkinliklerle karşılaştırma.
- Felsefenin kültür içindeki yeri (Sözlü-Yazılı Kültür).
Felsefe bir kavram araştırmasıdır, tanımlama ya da araştırma yaparken felsefede tek tek alanları inceleyerek genele varmamız esastır. Araştırmamız olayları değil geneli ya da evrensele ulaşan sonuçlar vermelidir. Sonuç olarak evrensel sonuçları elde ederek felsefe yapmış olur düşünme biçimimizi evriltmiş oluruz.
Peki evrensel sonuçlara gitmek için şart nedir ? İlk olarak felsefi araştırma içerisinde evrensel sonuçlara gitmek için de felsefi tanımlama yollarının özelliklerini iyi bilmek gerekmektedir.
Felsefe ve Kavramlar
Felsefe bize çeşitli alanlarla ilgili kavramları verir. Tüm etkinlik alanlarının kavramlarını felsefe sağlamaktadır. Bu düşünce biçimiyle etkinlik alanları evrilir hatta kendi alanlarını oluşturabilirler. Örneğin bilim kavram araştırması yapmaz. Bilim için kavram araştırmasını yapan felsefedir. Ancak felsefinin ilkeleri kullanılarak bilim için kavram araştırması yapılır.
Felsefe her zaman doğru kavramı arama niyeti taşımaktadır. Zaten felsefi şablon itibariyle amaç doğru bilgiye ulaşmak olduğundan dolayı felsefe ve kavramlar başlığı altında bunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Felsefe ve Teoria
Felsefe teorik bir etkinliktir. Teoria, herhangi bir vakayı, olayı açıklamak için genel bir ifade biçimidir. Yukarıda bahsettiğim gibi felsefe genele ve evrensele ulaşmayı amaçlar bu felsefenin teorik bir etkinlik olduğunun kanıtıdır. Aynı zamanda kavram araştırmasının sonunda ulaşılan sonuç teorik bir etkinlik olarak görülebilir.
- Felsefe’de bilgiyi bilen oluşturmaktadır. Bilme sürecinde önemli olan özne yani bilendir.
- Düşünmemizin özelliği bilgi çıktısının niteliğini oluşturmaktadır. Örneğin gerçekleştirilen bilgi biçimi fizikse özne ve nesne kavramı ona göre oluşur.Yani konuyla alakalı düşünme biçimimizi bilgi çıktısını etkileyebilir.
- Felsefi şablona göre araştırma yapan bir araştırmacı, çalışmasını yaparken hangi araçları kullanıyor olduğu önem taşımaktadır. Çünkü nesne türü yani bilinen kişinin nüfuz ettiği araçlara göre değişebilir. Örneğin Aristoteles’in çıplak gözle Ay’a bakışı ile Galileo’nun Ay’ı incelemesi birbirinden farklı bilgi çıktıları oluşturur.
Felsefenin Ortaya Çıkışı
Yaşam deneyimimiz bilmeyi etkiler. Ancak bilgide açıklama yapılır, deneyimde gösterim. Deneyimde mantıksal ilkeleri koruma tutarlı olma gayreti yoktur. Ancak bilme eyleminde bu gayret bulunur. (Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Geçişle birlikte bilme gayreti daha fazla ortaya çıkmıştır.)
Felsefe ile ilgili yaşam deneyimi yalnızca insanlar tarafında yapılır. Felsefe bilerek almamız gereken ders yaşam deneyiminden bilme derecesine çıkmaktır.
Felsefe ve Öte-teori
Bilgisel bir etkinlik bağlamında gerçeklik düzleminde öte-teori yapılmaktadır. Örneğin Platon’un oluşturduğu devlet modeli bir ütopyadır. Ancak Platon, olumsuzluklardan yola çıkarak olumlu, olması gerekeni bulmuş ve felsefi düşünce şablonunu kullanarak bir devlet modeli oluşturmuştur.
Yani gerçekliği aşarak öte-teori yapılır.
Felsefenin bir kavram araştırması olduğunu bilmemiz felsefeyi anlamak ve yapmak için önem taşımaktadır. Bu kavram araştırmasını yaparken bilinen ile bilgi arasında hiçbir çelişkinin olmaması bilginin güvenilirliliğini sağlar. Doğru bilgi inancını arttırır.
Bilgiyi araştırırken hangi bilgi daha iyi gerekçelendirildiyse ona ikna oluruz. Felsefe’ye göre bilginin tanımı, gerekçelendirilmiş doğru inançtır. Ne kadar temellendirilir ve gerekçelendirilirse bilgi o kadar güvenilir olur.
Deneyim ise bilgiden daha subjektif bir durumdur. Deneyimin doğruluğundan bahsetmek mümkün değildir. Çünkü deneyim içerisinde net bir bilgiden söz edemeyiz. Örneğin; A yemeğini seven B kişisi C yemeğini sevmeyebilir.
Gerekçe, bilgiyi oluşturan ana unsurlardandır. “Bilinen bir şeyi en iyi gerekçelendiren insan galip olur.”
- Felsefe ve bilim en temele indiğimizde özdeş çekirdekten doğmuştur. Bilgi arayış sürecinin içerisindeki kırılma bilimi ortaya çıkarmıştır. 16. Ve 17. Yy’lardan sonra makas gittikçe açılır ve ödeşlikten söz edilemez. Bilim ve felsefe kendi yöntemlerini geliştirir.
Felsefenin Ortaya Çıkışındaki Faktörler:
- Miletos Kenti
- Refah Seviyesi: Miletos kentinin ticari yollar üzerinde bir kesişim noktası olarak konumlanması ticari zenginliği beraberinde getirmiştir.
- Eğitim merkezi: Miletos kentinin eğitim merkezi olması oradan çıkan eğitimcilerin dünyanın dört bir yanına eğitim için yol almasını sağlamış felsefi bilgi içeriğinin evrenselleşmesi gibi felsefenin de evrensel olmasında katkısı olmuştur.
2) Sözlü Kültür ile Yazılı Kültür Arasındaki Fark (Bilinç Farklılaşması)
- Yazılı kültür ile sözlü kültür aynı zamanda ortaya çıkmamıştır.
- Yunanlar alfabeye sesli harfleri eklemesiyle düşünme biçimi hızlanmıştır.
- Sözlü kültür ile yazılı kültür birbirinden farklı özellikler taşır.
- Azcık okuma yazma bilme soyut düşünceyi etkiler.
- M.Ö 4000-5000’lerde yazı bulundu.
Sözlü Kültürün Özellikleri:
- Kelimeler sesten ibarettir. (Fonetik.)
- Kelimeler söylendiği andan itibaren yok olur.
- Sözlü kültürde güçlü bir ezber geleneği vardır.
- Sözlü kültürde hatırlamanın rolü önemlidir.
- Sözlü kültürde her zaman bir topluluğa ihtiyaç vardır.
Topluluğun 2 önemli rolü bulunmaktadır. Bunlardan 1) Anlatıcının hatırlayabilmesine yardımcı olması. 2) Bilginin değişecek olan tarafını belirlemesi. Sözlü kültürdeki bilgiyi topluluk değiştirmektedir. (Not: Toplum anlatıcı arasındaki etkin alışveriş anlatıcının bilgiyi hatırlamasında ve bilginin doğru olup olmamasında doğru değilse de değiştirilmesini söyler.)
- Sözlü kültür anlatıcıları belli bir ritim barındırır. (Hece Ölçüsü)
- Sözlü kültürde kalıplar kullanılır.
- Sıfat kullanılmanın yaygınlığı bulunur. Sıfatlar kullanılarak ritim kolaylaşır.
- Sözlü kültürde kümeleyici bir düşünme vardır.
- Sözlü kültürde tekrarlara yer verilir.
- Sözlü kültür bilgi konumunda geleneksel bir yaklaşım sahibidir.
- Sözlü kültürde bilgi ile insan yaklaşımı arasında bir mesafe bulunmaz. (Gündelik bilgi ile yaşam sürer, pratik bilgiyle yaşam sürdürülür.)
- Sözlü kültürde düşünme soyut değil duruma bağlıdır. Somut örnekler verilmektedir.
Yazılı Kültürün Özellikleri:
Sözlü kültürde taşıdığımız şeyler deneme-yanılma yoluyla taşıdığımız şeylerdir. Deneyim ile bilme arasında gidip gelmemiz yazılı kültür ile beraber gelmiştir. Salt olarak sözlü kültürde yalnızca deneyim yoluyla edilmiş bilgiler vardır.
Sözlü kültürden yazılı kültüre geçişe bilinç farklılaşması denir. Bilinç farklılaşması soyutlama yapabilme becerisine sahiptir. Yazılı kültüre geçiş ile birlikte bir evrilme yaşanmıştır. Yazılı kültürün düşünce biçiminin ürünü olarak felsefe, sözlü kültürden evrilmiş yazılı kültür sayesinde soyut düşünme geliştirmiştir. Felsefenin bu bağlamda yazının bulunmasıyla tarihsel olarak başlandığını söyleyebiliriz.
- Yazılı kültürde kelime görsel bir nitelik taşır.
- Yazılı kültürde kelimeler fonetik özelliklerden yoksundur.
- Yazı bütünüyle yapay oluşturulan bir şeydir.
- Yazının edilgen olması sözlü kültürdeki gibi bir etkileşiminin olmamasını sağlamıştır. Yani karşısında bir muhatabı ele almaz.
- Yazı çözümleyici bir kesinliği beraberinde getirir. (Bazı öykücülerin yazdıkları yazı içerisinde bir kelime için uzun süre beklemesi, yerinde en net ifadeler bulmaya çalışması buna örnektir.)
- Yazı bilgiyi bilenden ayırır. (Sözlü kültür de bilgi yalnızca bilende kalıyor halk dinliyordu.)
- Yazı kendine özgü bir söyleme sahiptir. (Sözlü kültürdeki gibi bir etkileşim yoktur. Hece ölçüsü yoktur.)
Yazılı kültür ile sözlü kültürün ortaya çıkışı eş zamanlı değildir. Yazının belli bir olgunla erişmesiyle daha çok soyut düşünme gelişmiş bundan sonra felsefenin başlangıcı yapılmış demek daha doğru olur.
Felsefe Kelime Bilgisel Bir Etkinliktir:
Felsefe, phileo + Sophia yani bilgelik sevdası kelimelerinden türetilmiştir.
Bilgelik (Bilgeliğin Temeli)
Doğaya baskın olmak için ilkelerini bilmemiz gerekmektedir düşüncesiyle felsefe doğa ilkeleri ile başlar ve insan davranışlarının ilkeleriyle ikiye ayrılır. Kavram araştırması olarak söylediğimiz felsefe insana ilişkin kavramsal olarak araştırılır.
Günlük Soruların Özellikleri:
- Günlük sorular pratiğe gömülü sorulardır. Günlük gereksinimleri dile getirmektedir.
- Günlük soruların kendi başlarına bir önemi yoktur. (Önemli olan yanıttır.)
- Günlük sorular kendi başlarına doyurucu değillerdir. İşlevsel ve geçicidirler. Üstünde çok durulmayacak tipteki sorulardır.
- Başkalarına sorulan sorulardır. (Karşındaki kişiye sorulur. Uyuyalım mı? Yemek yiyelim mi?)
Felsefi Soruların Özellikleri:
- Pratiğin ötesinde anlam ilişkindir.
- Başlı başına bir öneme sahiptir. (Yanıt olsa da olmasa da anlamlıdır.)
- Kendine yeterli ve dolasıyla doyurucu sorulardır. Uzun uzadıya üstünde durulan sorulardır. (Analitik sorulardır.)
- Filozofun kendine sorduğu sorulardır.
Günlük Soruların Yanıtları İle Felsefi Soruların Yanıtlarının Karşılaştırılması
- Günlük Sorular pratiğe dayalı sorulardır. Gündelik yaşamlı ilgili sorulardır.
- Gerekçelendirme gerekmez.
- Felsefi sorularda yanıtlar dilseldir. Temellendirme önemli bir yer tutar. Mantıksal gerekçelendirmeler sunulmalıdır.
Kaynakça ve İleri Okuma:
- Felsefenin Temel Konuları, Dr. Mustafa Kaan Özkan Ders Notları
Yazar: Cabir TOPO